Bir liderlik becerisi olarak "dinlemek"

Başarılı liderlerle ilgili genelde “çok iyi bir hatiptir”, “çok etkileyici konuşur”, “kendini dinletir” gibi olumlu yorumlar yapılır. Bunların hepsi de bir liderin gerçekten sahip olması gerekli önemli becerilerdendir. Peki ya “dinlemek”. Bir yönetici olarak ne kadar iyi bir dinleyicisiniz? Çevrenizdekiler için “dinlenilme”nin ne kadar önemli olduğunun farkında mısınız? Bir çalışanınız bir sorununu aktarmak için size geldiğinde ona nasıl yaklaşıyorsunuz?

Birçok yöneticinin karşısındakine yardımcı olmak adına sıkça düştüğü birkaç tuzak’tan söz etmek istiyorum.

Hemen çözüm bulmaya çalışmak
Sonuçta yöneticiler çözüm odaklı insanlar, ortada bir sorun varsa yöneticiye yakışan hemen onu çözmektir. İşte yöneticilerin en büyük yanılgılarından birisi bu. Çalışanlar yöneticisine bir sorun aktarırken aslında sadece çözüm arayışında olmayabilirler. O konuyu paylaşma ve karşısındaki tarafından dinleniyor olmak en az çözüm kadar kişiyi tatmin eder.

Hemen çözüm bulmaya çalıştığınızda iki tehlikeli durum söz konusu olabilir: Bütün hikayeyi tam olarak anlamadan yaptığınız çözüm önerisi gerçekten işe yaramaz olabilir. Çalışanınızın size karşı güveni sarsılır ve bir sonraki sorunda size gelmekten vaz geçer. İkinci durum, çözümü gerçekten bulmuşsunuzdur, ama karşınızdaki kişi henüz içini dökemediğinden çözümün bulunnması kendisini daha iyi hissettirmez. Hele hele kendisinin önemli bir sorun olarak görüp de yöneticisine taşımak istediği bir şeyin; aslında ne kadar basit bir çözümü olduğunu farkedince tam tersine utanıp sıkılabilir.

Çözümü ikinci dakikada bulsanız bile bir 10-15 dakika daha dinlemekle birşey kaybetmezsiniz. Belki de bu esnada çözüm önerinizin sağlamasını yapmak için ek bazı bilgiler de elde edebilirsiniz.

Benim de başıma gelmişti demek
Yöneticilerin çoğu kurum içi bir eğitimde, okuduğu bir kişisel gelişim kitabında mutlaka empati kurmanın ne kadar önemli olduğunu öğrenmiştir. O yüzden genelde empati’yi yanlış yorumlayıp hemen kendinden örneklerle karşısındakini rahatlatmaya çalışır. Ama şunu unutmayın, karşınızdakinin içinde bulunduğu koşullar sizinki ile aynı olmayabilir. Karşınızdakinin kişilik yapısı, tarzı, nitelikleri, yetkinlikleri sizinkinden çok farklı olabilir. O yüzden sizin aynı durumdaki çözüm yolunuz onun için geçerli olmayacaktır. Karşınızdaki sizin başınıza neler geldiğini dinlemek için değil, kendi sorununu anlatıp “dinlenilmek” için geldi sizinle görüşmeye.

Herkesin başına geliyor demek
Bu aslında “benim de başıma gelmişti” demekten de daha kötü bir yaklaşım. Bu söylem, çalışanınızın sorununu sıradanlaştırmaktan ve bu sıradan konuyu büyütüyormuş izlenimi yaratmaktan başka bir fayda sağlamayacaktır. İnsanlar kendilerini özel hissetmek isterler, çünkü her insan farklıdır ve her sorun da o kişiye özeldir.

Her hafta sizinle belki de doğrudan ilgisi olmayan kaç saatlik toplantıya, telekonferansa katlıyorsunuz bir düşünün. Size bir sorunu anlatmak için gelen bir çalışanınıza bir yarım saati çok görmeyin: Susun ve dinleyin.

Doğan Necip Mersin

Yorumlar

Unknown dedi ki…
Çok Güzel Bir Konuydu.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dış Kaynak Kullanımının Riskleri (Outsourcing'in Riskleri)

Dış Kaynak Kullanımının Dezavantajları (Outsourcing'in Dezavantajları)

Dış Kaynak Kullanımından Sağlanan Faydalar (Outsourcing'in Faydaları)